Hayatin tadi LA! demekle baslar.
 
 
Ana Sayfa
 
✿; FORUM ✿; (ayrica paylasimlar)
 
FIKH-UL EKBER
 
Akidemiz
 
Akide’nin Tanımı-Akide nedir
 
Selefi Nedir - Selefin Tanımı
 
Allah Arşa İstiva Etmiştir
 
Lâ İlâhe İllallah Kime Fayda Verir
 
Lâ İlâhe İllallah Cennetin Anahtarıdır
 
Rabb
 
ilah
 
Tevhid
 
Tevhid ve Sapmalar
 
Ameller Niyetlere Göredir
 
ibadet
 
Şirk
 
Gizli Şirk
 
ARACI KOYMADA ŞİRK
 
Sevgide Şirk
 
Âshabın Şirkten Sakınmaları
 
Küfür
 
Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kafir, zalim ve fasıklardır
 
Büyük Küfür Çeşitleri
 
TAĞUT
 
TAĞUT VE BAZI TERİMLERİN TARİFLERİ
 
Tağut ve reddi nasıl olmalı
 
Bel'am
 
Atalar Dini
 
BİD'AT VE DINDEKI YERI
 
VELA VE BERA - Dost ve Düşman
 
Allah İçin Sevmek ve Allah İçin Buğz Etmek
 
VELA KAPSAMINA GİREN AMELLER
 
VELA İLE İLGİLİ SORULAR
 
VELA'NIN SINIRLARI
 
MÜSLÜMANIN DİNİNİ AÇIĞA VURMASI
 
İNSANI İSLAM'DAN ÇIKARAN ŞEYLER
 
MUSTAZ'AF KİMDİR
 
RİDDET..İrtidatla İlgili Bazı Hükümler
 
İmtihan Edilen Cariye Hadisi
 
> islam'da Cihad <
 
KURTULUS FIRKASI
 
CIHAD AYETLERI
 
CİHAD Allah’IN DİNİNİ HAKİM KILMAK İÇİN MÜCADELEDİR
 
Cihad Gerçeği
 
Cennet kapılarının hepsinden çağrılan‏
 
ŞEHADET VE ŞEHİTLİKLE (ayet ve hadislerin meali)
 
Kur'ân-ı Kerim'de Cihad Kavramı
 
HİCRET
 
TEVBE VE SARTLARI
 
Havariler Hadisesi
 
Enes B. Malik radiyallahu anh’in Halasının Hakkındaki Hadis
 
Zat’u Envat Hadisi
 
ÖRTÜNME ÇAĞRISI
 
Basörtusu ve Ahlak
 
Hicab ve kadının evinde karar kılması
 
Gelinlik Giymek Caiz midir?
 
PECE HUKMU DELILLER
 
PECE HUKMU DELIL 2
 
HAYIZ VE NIFAS
 
Nifasla Alakalı Konular
 
Hayzla Alakalı Konular
 
İstihaze İle Alakalı Konular
 
Gusülle Alakalı Konular
 
Mendub Olan Gusüller
 
Vacip Olan Gusüller
 
Abdestle İlgili Konular
 
ONLINE KURAN DINLE
 
HER DILDE KUR'AN
 
ISLAMDA DAVET METODU
  MUZIK DINLEMEK HARAMDIR
 
VIDEO - TEVHID
 
PEYGAMBERIMIZIN HAYATI (tavsiye) mp3 dinle indir
 
VEDA HUTBESI
 
VIDEO - PRATIK ARAPCA
 
VIDEO - BIDAT - 1
 
NAMAZ RiSALESi
 
NAMAZ KILMAYANIN HÜKMÜ
 
ISLAMDA COCUK YETISTIRMEK
 
Kolay Bir Doğum İçin…
 
Çocuk ve Mahremiyet-1: Odaları Ayırmak
 
Cocuklar icin boyama kitabi
 
Galeri (Resimler)
 
Haberler
 
Ziyaretçi defteri
 
İletişim
 
Anketler
(©) Coppyright By Umm Yunus At-Turkiyah
Gelinlik Giymek Caiz midir?
Gelinlik Giymek Caiz midir? 'Nikah Merasiminde Gelinlik Giyilebilir mi? Gelinlik Tesettüre Aykırı Düşer mi? Tesettüre Uygun Gelinliğin Yabancı Erkeklerin Görmesinde Bir Mahzur Var mıdır?'


Müslüman kadının nasıl örtüneceği, namahrem erkeklerin yanına veya sokağa çıktığı zaman nasıl bir örtü takınabileceği Kur'an-ı Kerimde açıkça bildirildiği gibi; hadis-i şeriflerde, sahabe hanımların tatbikatlarında belirtilmiş, gösterilmiştir. Bilineni bir tekrardan öte, bir tespit bakımından bu husustaki ayetlerin mealini verelim:
'Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine cilbab (örtü) almalarını söyle. Bu onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Bununla beraber ALLAH bağışlar ve merhamet eder.'(1)

Bu ayetle birlikte, 'İSLAMdan önceki Cahiliye kadınlarının yaptığı gibi süslerinizi göstererek ve görünmek için dışarı çıkmayın';(2) Nur Suresinin 31. ayet-i kerimesindeki, 'kendiliğinden görünenleri müstesna, süslerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerinden iyice bağlasınlar' ifadeleri mü'min kadınların nasıl giyineceklerinin birer ölçüsüdür.

İlk ayette geçen 'cilbab' kelimesini, müfessirler, vücudu baştan aşağı örten dış kisve, elbisenin üzerinden giyilen dış kıyafet olarak açıklarlar.(3)

Dikkat edileceği gibi, Ahzap Suresinin 59. ayetinde kadınların mahrem yerlerini örten elbisenin dışında bir de sokağa çıkarken ayrıca giyecekleri bir örtünün giyilmesinin gerektiği ifade edilmektedir. Gerçek manada tesettür ancak bu şekilde mümkün olmaktadır. Yoksa, ev içinde kadının mahremleri arasında giydiği elbise ile dışarı çıkması, Kur'an'ın istediği şekilde bir tesettür değildir. Bu örtünün adı ne olursa olsun, esas olan bedeni bütünüyle örten bir dış örtü olmasıdır.

Zaten sahabe hanımların, ayet iner inmez nasıl örtündükleri de bu şekle müşahhas bir misal olmaktadır. Peygamberimizin bahtiyar hanımlarından Ümmü Seleme Hazretleri, bu ayet nazil olduktan sonra Ensar kadınlarının üzerlerine siyah örtüler alarak başları üzerinde kuşlar varmışçasına tam bir edep ve sükunet içinde dışarı çıktıklarını söylemektedir.

Ayet-i kerimenin sonunda 'ALLAH bağışlar ve merhamet eder' denmektedir. Bu bağışlama, kadınların bu ayet inmeden önceki cahiliye adeti üzerine giyiniş şeklini içine almaktadır.

Mü'min hanımların, ince dokunmuş, altlarını belli edecek şekilde elbise giymeleri de tesettüre aykırı bir giyim şeklidir. Bir seferinde Beni Temim kabilesinden bir grup kadın Hz. Aişe'nin yanına gelirler. Üzerlerinde ince elbiseler vardır. Bu durumu gören Hz. Aişe, 'Nur Suresine inanan mü'min bir kadın, bu şekilde giyinemez.' diye hatırlatmada bulunur.(4)

Gelinlik giymeye gelince, herkesin bildiği gibi gelinlik; manto, elbise, pardesü gibi içeride ve dışarıda giyilen alışılmış kıyafetlerden değildir. Belli bir zamanda giyilmek üzere özel olarak hazırlanmış bir kıyafettir. Maksat, gelini daha cazip hale getirmektir.

Gelinin vücut hatlarını örtmeyecek kadar şeffaf, başı, kolları ve diğer yerlerini kapatmayacak ölçüde dikilmiş gelinliklerin tesettür yerine geçmeyeceği açıktır. Kadın ve erkeklerin karışık olarak bulundukları nikah salonlarında ve düğün merasimlerinde dinen bu tarz gelinliklerin giyilemeyeceği bellidir.

Ancak böyle gelinliklerin sırf hanımlar arasında yapılan merasimlerde, erkeklerin bulunmaması şartıyla giyilmesi caiz olabilir. Buna rağmen bu meselede hassas olan kimselerin böylesine tesettür ölçüsünden uzak gelinlikleri giymemeleri uygun olur.

Gelinlik giymekte arzulu olanlar tesettürü yerine getiren gelinlikler giymek şartıyla merasimlerde ve törenlerde bulunurlar. Dini hassasiyet taşıyan aileler zaten bugün düğün merasimlerinde de kadın ve erkeklere farklı salonlarda ağırladıklarından muhtemel mahzurlar da böylece ortadan kalkmış bulunmaktadır.


İSLÂM'DA BAŞÖRTÜSÜ ve AHLÂK İLMİHALİ

 İSLÂM'DA BAŞÖRTÜSÜ ve AHLÂK İLMİHALİ

Kaynaklar
1 Ahzab Suresi, 59.
2 Ahzab Suresi, 33.
3 Hak Dini Kur'an Dili, 6: 3927.
4 Tefsir-i Kurtubi, 14: 244.



Evlilik ve Evlenme



Bir erkekle bir kadın arasında ALLAH'ın koyduğu prensipler çerçevesinde akdedilen muamele. İslâm nazarında bir ibadet kabul edilen evlilik ile ilgili olarak, İslâm Hukuku'na dair yazılan kitaplardan bazısında; "Bizim için Hz. Adem'den bu güne kadar, meşrû olarak devam ede gelen ve Cennette de devam edecek olan iki şey vardır; bunlar, evlenme ve imandır (İbn Âbidin, III, 3) şeklinde kaydedilmektedir.

Evlenmenin yani nikâhın çeşitli sebepleri vardır. Nikâhtaki şer'î, akli ve tabii sebeplerin başka bir şer'î hükümde bu şekilde bir arada toplandığı az görülmüştür .

Evlenmenin şer'î delilleri, Kur'an-ı Kerîm, hadisler ve ümmetin icmâı * ile sâbittir.

Kur'an-ı Kerîm'den evlenmenin meşrûluğuna şu ayetler delildir; "Size helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder adet nikâh edin" (en-Nisâ, 4/12); "Sizden bekârları ve kölelerinizle câriyelerinizden sâlih olanları nikâh edin. Eğer fakir olurlarsa ALLAH onları Fazl ve keremiyle zengin kılar. ALLAH vâsi'dir, âlimdir" (en-Nûr, 24/32).

Cihat ve evlilik İslâm'ın insanın hayatına hâkim olmasının nedenlerinden biridir. Evlenmede ise bunların her ikisi de mevcuttur. Bu nedenle "Evlilikle meşgul olmak kendini nâfile ibadetlere vermekten daha faziletlidir. Çünkü evlilikte nefsi haramdan koruma ve çocuk yetiştirme gibi önemli hususlar vardır" (İbn-i Âbidin, III, 3) kanâatine varılmıştır.

İslâm şerîatının temel esaslarından biri de evliliğin fıtri bir olgu olduğudur. İslâm dini ruhbâniyetle (dünyadan elini eteğini keserek yalnız başına yaşama, evlenmeme); insanın yaratılışı ile çatıştığı, onun nefsi isteklerini ve karakterine ters düştüğü için savaşmaktadır.

Beyhakî ve Taberanî'nin rivâyet ettikleri bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurur: "Evlenmeye gücü yetip de evlenmeyen benden (benim ümmetimden) değildir.''

Bu hadis-i şerifte de görüldüğü gibi İslâm kişiyi, sırf ALLAH'a yaklaşmak, ruhbanlıkta bulunmak ve ibadet edeyim diye bir köşeye çekilmekten alıkoymaktadır.

ALLAH Râsulu'nün hayatını göz önüne aldığımızda onun, toplumun fertlerini kontrol altında bulundurmak, insanın nefsini düzeltmek hususunda ne denli titizlik gösterdiğini açıkça görürüz. Onun bu konuda titizlik göstermesinin temelinde, insan gerçeğinin anlaşılması ve onun arzu ve isteklerine cevap verme duygusunun yattığını görürüz. Öyle ise evlilik vb. İslâmî prensipler sayesinde toplumun hiçbir ferdi yaratılışının ötesine geçemeyecek, gücü ve imkanının dışında gayret sarf edemeyecek; tam aksine orta yolda, sağa sola sapmadan yürüyecektir.

Evlilik konusunda Râsulullah (s.a.s.)'ın şu davranışı, insanın nefsi duygularına gem vurması ve insan hakikatına ne denli vakıf olduğunun en büyük delillerinden kabul edilir; şöyle ki: Buhâri ve Müslim'in Enes (r.a.)'den rivâyet ettikleri bir hadiste şunları görmekteyiz: Üç heyet, Râsulullah'ın yanına gelerek, onun ibadetini sordular. Kendilerine ALLAH Râsulü'nün ibadeti hakkında bilgi verilince, -Onun ibadetini az bulacaklar ki şöyle dediler: "Râsulullah ile biz bir olabilir miyiz! Onun geçmişteki ve gelecekteki günâhlârı bağışlanmıştır. İçlerinden biri tüm geceyi namaz kılmakla geçireceğini, diğeri devamlı oruç tutacağını ve üçüncüsü de kadınlara yaklaşmayacağını ifade ettiler." Daha sonra Rasûlullah (s.a.s.) bu durumu öğrenince onları çağırıp şöyle buyurdu: "ALLAH'a yemin olsun ki ben sizin ALLAH'tan en çok korkanınız ve O'ndan en fazla sakınanızım; fakat zaman zaman oruç tutar ve iftar ederim; namaz kılar ve uzanıp yatarak istirahatte bulunurum; kadınlarla da evlenirim. Benim sünnetimden yüz çeviren benden (benim ümmetimden) değildir" (Buhâri, Nikâh, 1; Müslim, Sıyâm 74, 79).

Evlilik sosyal bir maslahatı beraberinde getirir. Evliliğin genel yararları yanında bir de sosyal yararları vardır. Bu yararların basında insan varlığının korunması gelmektedir. Zira evlilik sayesinde, insan neslinin devam etmesi ve çoğalması, nesillerin birbirini izlemesi ve böylelikle ALLAH'ın insanı yeryüzüne mirasçı kılması sözkonusudur. Evliliğin insan üzerindeki sosyal, ahlâkı ve bedensel yararlarını inkâr etmek mümkün değildir. Kur'an-ı Kerim bu sosyal hikmete parmak basarak şöyle demektedir: "ALLAH size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı..." (en-Nahl, 16/72).

Evliliğin diğer önemli yararlarından biri de, nesebin korunmasıdır. Meşrû evliliğin bir an için yokluğunu düşünürsek toplumların nesepsiz ve hiçbir fazilete sahip olmayan çocuklarla ne denli sıkıntılara girdiklerini hemen görürüz.

Evliliğin sağladığı yararlardan biri de toplumun ahlâkı çözülme ve bozukluktan beri kalmasıdır. Evlilik sayesinde kişiler sosyal bozukluklardan emin kalırlar.

Hz. Peygamber (s.a.s.), evliliğin sağladığı yararları, bir grup gence hitapları sırasında şöyle dile getirmişlerdir; "Ey gençler, sizden evlenmeye gücü yeten kimse hemen evlensin; zira evlilik gözü haramdan en iyi koruyan ve tenasül uzvunun en sağlam kalesidir. Evlenmeye imkânı olmayan ise oruç tutsun; zira oruç şehveti kırmaktadır... (Buhâri, Savm, 1, Nikâh, 2 3; Müslim, Nikâh,1, 3; Ebû Dâvûd Nikâh, 1, İbn Mâce, Nikâh, 1).

Yine evliliğin faydaları arasında toplumun hastalıklardan uzak kalmasını, kişinin rûhî ve nefsi bir rahatlığa kavuşmasını zikredebiliriz. Bu tedbirler sayesinde toplumun fertleri zinânın bir sonucu olarak ortaya çıkacak olan bulaşıcı hastalıklardan kurtulmuş; hayasızlığın yayılması önlenmiş ve harama giden yollar kapanmış olur.

"Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır" (er-Rûm, 21).



ALLAH (c.c), Evlilikte Müslümanın Kimi Tercih Edeceğini Açıklamıştır:



"(Ey Müminler,) iman etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin. Mümin bir cariye, hoşunuza gitse bile müşrik bir kadından hayırlıdır. (Mü 'min kadınları) iman etmedikçe müşrik erkeklerle evlendirmeyin. Mümin bir köle, hoşunuza gitse bile (hür) bir müşrikten hayırlıdır. Bunlar (sizi) cehenneme çağırırlar; ALLAH ise, izniyle, cennete ve mağfirete dâvet ediyor. İşte, ALLAH, düşünüp ibret alsınlar diye, ayetlerini insanlara böyle açıklar " (el-Bakara, 2/221).

Hz. peygamber de Buhâri ve Müslim tarafından nakledilen bir hadisinde, bir kadınla ancak dört meziyeti dolayısıyla evlenildiğine işaret ederek, bunların; kadının malı, soyu-sopu güzelliği ve bir de dini olduğunu belirtmiş, sonra da, "sen kadının dindar olanını al" buyurmuştur (Buhâri, Sahih, VI, 123; Müslim, Sahih, II. 1086). İbn Mâce tarafından nakledilen bir hadisinde ise şöyle demiştir: "Kadınlarla güzellikleri dolayısıyla evlenmeyin; olabilir ki, güzellikleri onları kötülüğe sevkeder. Malları dolayısıyla da evlenmeyin; olabilir ki malları da onları size karşı isyâna sevkeder. Fakat onlarla dinleri dolayısıyla evlenin. Dindar olan siyahi bir cariye, diğerlerinden üstündür" ("İbn Mâce, Sünen, I. 572). (Daha geniş bilgi için bk. Nikâh).

Evlenmenin Hükmü Nedir?



Evleneceklerin durumuna göre nikâhın hükmü farz, vacib, sünnet, haram, mekruh veya mübah kısımlarına ayrılır:

1. Evlenmediği taktirde zinaya düşeceği kesin olan kimsenin -mehri verecek ve eşinin geçimini sağlayacak durumda ise- evlenmesi farzdır.

2. Yine evlenmezse zinaya düşme tehlikesi bulunan kimsenin -mehir ve nafakayı sağlayacak durumda ise- evlenmesi vacibtir. Hanefiler dışındaki çoğunluk farz ve vacib arasında bir ayırım yapmaz (İbnül-Hümâm, a.g.e., II, 342; el-Kâsânî, el-Bedâyî', II, 260 vd.).

3. Evlenince, eşine zulüm yapacağına kesin gözüyle bakılan kimsenin evlenmesi haramdır. Hem zinaya düşme, hem de eşine zulüm yapma korkusu bulunan kimsede haramlık yönü tercih edilir. Çünkü bir konuda helâl ve haram birleşince, prensip olarak haram üstün tutulur ve ondan kaçınmak gerekir. Nitekim ayet-i kerimede, "Evlenmeye güç yetiremeyenler, ALLAH kendilerine fazlu kereminden zenginletinceye kadar iffetlerini korusunlar" (en-Nûr, 24/33) buyurulur.

4. Eşine zulüm yapacağından korkulan kimsenin evlenmesi mekruhtur (el-Mevsılî, el-İhtiyâr, III, 82).

5. Cinsel bakımdan itidal halde bulunanların evlenmesi sünnettir. İtidal; evlenmezse zinaya düşeceğinden korkulmayan, evlenirse de eşine zulüm yapacağından endişe duyulmayan kimsenin halidir. Toplumda çoğunluğun bu durumda olması asıldır. Yukarıda zikrettiğimiz, evlenemeyen gençlere oruç tutmayı tavsiye eden, evlilik konusunda aşırı çekimser kalmağa karar veren üç sahabeyi uyaran hadisler bunun delilidir.

Diğer yandan Hz. Peygamber ve Ashab-ı kiram evlenmişler ve onlara uyanlar da bu sünneti sürdürmüşlerdir. Tercih edilen görüş budur (bk. el-Fetâvâl-Hindiyye, I, 267).

İmam Şâfiî'ye göre ise, bu durumda evlenmek mubahtır. Evlenmek veya bekâr kalmak caiz olur. O'na göre, vakitlerini ibadete ayırmak ve ilimle uğraşmak evlilikten daha üstündür. Dayandığı deliller şunlardır: Cenab-ı Hak Yahyâ peygamberi şu sözlerle övmüştür: "...efendi, nefsine hakim, iffetli" (Âl-i İmrân, 3/39). Ayetteki hasûr ifadesi; gücü yettiği halde kadınla cinsel temas kurmayan kimse anlamına gelir. Evlilik daha üstün olsaydı, bunu terketmek övülmezdi. Çoğunluk fakihler bu örneğin daha önceki şeriat uygulaması olduğunu, İslâm ümmetini bağlamadığını söylemişlerdir.

İmam Şâfiî'nin diğer bir delili şu ayettir: "Haram olanlar dışındaki kadınlar, onları mallarınızdan harcayarak almak, onlarla evlenmek ve zinâ etmemek şartıyla size helal kılındı" (en-Nisâ, 4/24). Bir şeyin helal olması mübah olması demektir. Çünkü bu iki kelime birbirinin eş anlamlısıdır. Diğer yandan evlilik, kişiye cinsel yönden yarar sağlar. Yararına olan bir işi yapmak ise bir kimseye vacib olmaz. Böylece evlilik yeme, içme, alış-veriş gibi mübah olan muamelelerdendir (ez-Zühaylî, el Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, VII, 33, 34; İbn Hacer el-Askalânî, Bülûğul-Merâm min Edilletil-Ahkâm, Terc. Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1967, II, 228 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s. 183, 184).


Gerdek Gecesi


Evlenmiş karı ve kocanın ilk defa bir araya geldikleri gece. Bu buluşmanın özelliği, kadın ve erkek için daha önce bilinmesi mümkün olmayan maddî ve manevî mahremiyetin ortadan kalkmasıdır. Çünkü o geceden önce, ayrı dünyalarda yaşayan iki insan, birbirlerine yaklaşarak aynı hayatı paylaşma durumuna gelmişlerdir. Bunun da ötesinde, aile olarak belirli hak ve görevleri "fiilen yaşama" olayını başlatmışladır.

Gerdek gecesini, sadece cinsî yönden iki farklı cinsin birbirlerini tanıması olarak görmemek gerekir. Bu beraberlik aynı zamanda, manevî ve hissî bir bütünleşmenin de başlangıcı olmaktadır. Olgunluk seviyesine gelen iki gencin, ondan sonraki hayatları belirli bir ölçü ve plan dâhilinde sürecektir. Bu bakımdan gerdek gecesi; son derece ciddî ve ağır sorumluluklarla dolu bir hayatın başlangıç anıdır. Tek kelime ile bir planlama kararının verileceği zamandır. İki çift, paylaşacakları hayatta birbirleri için düşündüklerini açıkça anlatacak ve karşılıklı olarak yekdiğerinden beklediği tavır ve davranışları konuşacaklardır.

Gerdek, İslâmî bir olaydır. Çünkü gerdek olayında gözümüze çarpan olağanüstü durum, kadın ve erkeğin meşrû ölçüler içerisinde biraraya gelmesi ve evlilik gibi büyük bir hadisenin düşünülüp, tartışılarak gerçekleştirilmesidir.

Gerdek olayında, birbirlerini uzaktan tanıyan iki çiftin yakın bir temas ile ve ciddî bir ortamda karşısındakini ölçülü bir şekilde değerlendirmesi sözkonusudur. Çünkü evlilik ile yeni bir hayata başlangıçta, karşıdaki insan, bütün özellikleri ile tanınmak durumundadır. İslâmî mahremiyetin olmadığı durumlarda ve günümüz gibi kadın-erkeğin birbiriyle ölçüsüz ve gayrî ciddî bir biçimde biraraya gelmesi hâli, gerdek olayına gerek duyurmamaktadır. Çünkü olayda ne bir mahremiyet, ne de geleceğe dönük ciddî bir hesap bulunmaktadır. Taraflar; ya kendilerini bekleyecek akıbetlerden habersizdirler veya biraraya gelişlerinde sadece "cinsel tatmin" ağır basmaktadır.

Dolayısıyle bazan bu tür gayrî meşrû ilişkilerde "evlilik" gibi bir müesseseye bile ihtiyaç duymayan insanlar görülmektedir. Tabii ki bu tür ilişkilerin sonu, büyük acılar ve felâketlerle bitmektedir.

İslâm'daki evlilik, cinsî duyguların dinî bir program çerçevesinde ve beşerî aşkın en temiz özellikleri ile biçim kazanmasıdır. Elbette ki bu temiz ve saf beraberlik, gerdek gecesi gibi başkalarının malûmu olmayan ruhî ve bedenî birlikteliğe ihtiyaç duyacaktır.


Kadının Baş Açık Gezmesi İbadetlerine Mani Olur mu?


Kadının başını örtmesi ALLAH'ın bir emri olduğundan dolayı, başını açan bir kadın bir farzı terk etmekle mesul olmaktadır. Öte yandan ALLAH'ın bir diğer emri olan namazını kılmakla da onun sorumluluğundan kurtulur ve namaz kılma sevabını alır.

Namaz kılarken ALLAH'ın emrettiği şekilde örtünen, fakat sokağa çıkarken başını açan bir kadının namazının kabul olmaması diye bir durum bahis mevzuu değildir.


Bu hususta Hülasatü'l-Ecvibe' de şöyle bir fetvaya yer verilmektedir."Maasiyi mürtekip olan [günahları işleyen> kimsenin salat [namazı> ve ibadatı [ibadetleri> sahih olup sevabına nail olur.(1)

Diğer taraftan "Şüphesiz, iyilikler kötülükleri siler" (2) mealindeki ayetin işaretiyle de namaz ve benzeri diğer ibadet ve iyilikler insanın işlemiş olduğu günahların affına vesile olmaktadır. Ayrıca namazın insanı kötülüklerden alıkoyması da bir gerçektir ve bir vakıadır. Bu gerçek bir ayet-i kerimede şöyle beyan buyurulur: "Namazı dosdoğru kıl. Şüphesiz ki, namaz, insanı fuhuş ve kötü şeylerden alıkoyar." (3) Ancak, kılınan namazın kısa zamanda insanı bütün kötülüklerden çekip çıkaracağı söylenemez. Zamanla "Namazın bir kerameti ve bereketi" olarak kişi birçok günahlara bulaşamamakta ve onlardan uzak kalmaktadır. Çünkü, günde beş defa abdest alarak ALLAH'ın huzuruna çıkan, el bağlayıp namaz kılan bir insan Rabbinin yasaklamış olduğu fiilleri işleyemez.

İşte bunun içindir ki, namaz kılan, fakat başı açık olarak dolaşan bir kadının namazının kabul edilmeyeceği söylenemez. Zaten zaman içerisinde kendisi bunun ezikliğini hissedecek ve başını kapayacaktır.

(1) Hud Sûresi, 114.
(2) Hülasatü'l-Ecvibe s. 8.
(3) Ankebut Sûresi, 45.


Kadının Saçını Kesmesi


ALLAH Râsulü kadınların saçlarını traş etmelerini yasaklamıştır.(125) kadınların ve kızların erkeklere benzememeleri için saçlarını kesmeleri mekruhtur. Eğer bir hastalık varsa o zaman kesilmesinde bir beis yoktur.(127)
(125-Ahmet İbn-i Hanbel, Ahkamu'n Nisa:14)


Peruk Takmak, Dövme Yapmak



Peruk iğreti saç takma demektir. ALLAH Râsulü buyuruyor; "ALLAH peruk takanada taktırana da, dövme yapanada yaptıranada lanet etsin."(127)
Dövme, derinin üzerine iğne ile delip, kan çıkan yerlere barut veya çivit ekerek yapılan bir şekil yada bir resimdir. ALLAH Râsulü hem peruk takmayı hem de dövme yapmayı şiddetle yasaklamış, yaptıranlara lanet etmiştir.
Başka bir Hadis-i şerifte: Râsulullah'a bir kadın gelerek; Ey ALLAH'ın Râsulü, kızım, kızamık çıkardı, saçları döküldü. Onu evlendirdim, kendisine peruk takabilirmiyim?" dedi. Râsulıllah "Peruk takanada taktıranada ALLAH lanet etsin."(128)
İbn-i Abbas (r.a) dan rivayet olundu: "Râsulullah elinde bir tutam saç çıkardı ve şöyle buyurdu: "İsrail oğulllarının kadınları, başlarına bunu takıyorlardı. Bundan dolayı lanetlendiler. Ve onlara mescitler haram kılındı."(129)

Peruk yaptırmak için de saçı kesip satmak haramdır. Bu konuda Molla Hüsrev şöyle der. "İnsan kılının satılması caiz değildir. Çünkü insan şerefli ve üstün bir yaratıktır.
Dolayısıyla insanın bir parçasını önemseriz, hakir görmek caiz olmaz. İnsanın kılının satılması caiz olmadığı gibi, onu her hangi bir yerde kullanmak caiz değildir."


(126 Fetava-i Hindiyye.5/538)
(127 Müslim, Libas :45)
(128 et- Terğib.:3/119)

Kadının Kocasına Karşı veya Tek Başına Tesettürü



Erkek, hanımının bütün vücuduna bakabilir. Meşru suretle ondan yararlanabilir.

İkinci bir görüşe göre bu caiz değildir. Çünkü Râsulullah sünnetini Hz.Aişe şöyle anlatır. "Ben Râsulullahın avret mahalini asla görmedim"(135) Yine "Ne ben Râsulullahıtan birşey gördüm be de ı benden." Yine Hz. Peygamber: Çıplak olmaktan sakınınız, Zira yanınızda kişinin helada bulunduğu ve hanımıyla cinsel ilişkide bulunduğu zamanın dışında sizden hiç ayrılmayanlar var."(136)
Takva ve azimet açısından ikinci görüş daha uygundur. Kutubi, birinci görüş daha sahihtirder.(137) Banyoda tek başına veya eşinle yıkanırken avret mahalinin peştemal gibi bir şeyle örtmek sünettir.Eğer banyo küçük ise tek başına veya eşiyle avret yerleri açık olarak da yıkanmalarına müsade vardır.(138) Yine eğer oda 10 zira(*) kadar küçük olursa, bu küçük odada cinsi ilişki maksadıyla erkeğin hanımını soyması caizdir.(139)

Hanım tek başına evde bulunduğu zaman göbekle diz kapağı arasını örtmek gerekir. Ancak her an giden gelen olabileceği için müslüman bir hanımın temkinli durması gerekir. Ayrıca insan yanından ayrılmayan melekler de var. Bunlar avret yerlerinin açılmasından eziyet duyarlar. Ümmü Seleme Validemiz "evin içinde dahi cilbabını çıkarmadığı" rivayet edilmektedir.(140)

Kaynak;
(136 Tirmizi, Edep:24)
(137 Tefsir-i Kurtubi::12/233)
(138 İbn-i Abidin: 1/404)
(*)Bir zira, yaklaşık 60 cm'dir.
(139 Fetava-i Hindiyye: 5/288)
(140 Ahmet bin Hanbel: 2128)


El Öpmek



El öpmek İSLAM-i bir emir ve tavsiye değildir. Eskiden beri gelen hürmet ifadesi olarak kullanılan bir adettir.

Herhangi bir dünya menfaati için el öpmek mekruhtur. Herkesin eli öpülmez. Ana,baba ve âlimin eli öpülebilir. Kadın da kocasının elini öpebilir.(185)
Kadın, evlenilmesi kendisine ebediyyen haram olan babası, dedesi, amcası,dayısı,kardeşi ve kayınpederinin elini öpmesi caizdir. Fakat babasının dışndakilerin elini öpmemek evladır. Kadın mahremi olmayan yanlız yaşlı olduğu için bir erkeğin elini öpemez, Ancak bir erkek mahremi olamayan yaşlı kadının elini öpebilir. görüşü vardır. ama öpmemeleri daha uygundur. İhtiyar kadınların elini mahremi olmayan erkeklerin sıkabileceğine dair bazı görüşler vardır. Ancak erkek ne kadar ihtiyar olursa olsun, mahremi olmayan hanımlar onun elini sıkamaz ve öpemez.(186)

İmam Merginani: "Bir erkek, şehvetten emin olsa bile mahremi olmayan kadının elini ve yüzüne dokunması helal olmaz."(187) Eğer mahremi olursa öpebilir, Ancak onunda başka hususları vardır. "Hurmet-i mushara" bölümüne bakınız. Eğer şehvet duyacak yaşta genç kız olursa onda el öpmek caiz değildir. Ancak şehvet duymayacak kadar yaşlı olan elini öpmek haram olmaz.(188)

Kadının kadınları, Erkeğin de erkeği bir şevkat ifadesi olarak kucaklaması,baş,alın, gibi yerlerden öpmesi caizdir.(189) çocukları şefkatle kucaklamak ve öpmek caizdir.

Kaynak;
(185 Dureru'l-Hukkam:1/138)
(186 el-Hidaye: 4/84)
(186 el-Hidaye: 4/83)
(186 el-Hidaye: 4/83)

Hanımın Dışarda Kocasının Koluna Girmesi


ALLAH Râsulü buyuruyor; "Şüphesiz ki siz, bir gün gelecek önceliklerin yoluna karşı karşısına, santimi santimine uyacaksınız. Hatta onlardan biri daracık kertenkele deliğine girecek olsa, sizde onaözenerek girmeye çalışacaksınız."Ashap sordu: "Ey ALLAH'ın Elçisi! Bizden önceki milletler den maksat yahudilerle Hıristiyanlar mı?"
ALLAH Râsulü: "Onlardan başka kim olacak" buyurdu.(184)


Yine ALLAH Râsulü buyuruyor. "Kim kendini bir millete benzetirse o millettendir. Kim bir milletin yaptığı işi yaparsa, o millettendir."Yine "Kim iSLAM'da olmayan bir iş yaparsa o işi İSLAM reddeder."buyurmuştur.(184)

Hanımın kocasının koluna girmesi bizim adetimiz değildir. Biz Büyüklerimizden böyle birşey görmedik. Bu, tamamen batıdn bize gelen bir adet. Adet olsun, moda olsu, birbirimize benzeyiş olsun diye kadının kocasının koluna girmesi doğru değildir.Ancak hastalık olduğu zaman veya kalabalık bir ortamda korumak için, yardımcı olmak maksadıyla kadın kocasının koluna girebili...

Kaynak;
(183 Buhari, Enbiya:50; Müslim, İlim: 3)
(Meşâriku'l-Envar: 1/63)


Kadının Erkeklerle Karışık Yürümesi



İbn-i Ömer (r.a) rivayet olduğuna göre: "ALLAH Râsulü iki kadının arasında yürümeyi erkeğe yasakladı." (196)

ALLAH Râsulü mescitten çıkarken kadınlarla erkeler karışmışlar. Bunun üzerine Râsulullah şöyle buyurdular:"Hanımlar, siz geriye kalın. sizin için yol ortasında yürümek yoktur, Yol kenarından yürümeniz gerekir."(197)

Haımlar zaruri ihtiyaçları için sokağa çıkınca erkeklerle karışık yürümemeli. Hele bugünkü çarşı pazara müslüman hanımların girmeleri hiç doğru değil... Zaruri ihtiyaçlarını daha müsait yerlerden alma yoluna gitmeli..

Kaynak;
(196-7 Ebu Davud)


Kadının Erkek Doktora Muayene Olması



Râsulullah Buyuruyor;"Ancak hanımına ve cariyene bak, gözünü (harama) kapat"(200) Başka bir hadis-i Şerifte: "ALLAH avrete bakana baktırana da lanet etsin."(201) Bakılması haram olan yeri tutmakta haramdır.(202)

Yabancı bir erkeğin müslüman bir kadının avret sayılan yerine bakması haramdır. Ancak şu üç şey için zauret miktarı bakmak caizdir.

1-Mahkemede şahitlik eden kadına
2-Evlenmek istediği kıza
3-Zaruret miktarı hasta olan kadına bakmak(203)

İmam Merğani bu konuda şöyle der. "Doktor zaruret zamanı hsata olan kadının, hasta olan organına bakması caizdir. Ancak erkek doktorun tedavi etmeyi başka bir kadına öğretmesi gerekir.Çünkü kadınınkadına bakması daha kolaydır.(204)
Molla Hüsrev'de aynı şeyi söyledikten sonra buna şunu ekller."Kadının başka bir kadının avret yerine bakması günah açısından daha hafiftir.
Hiç görmüyormusunuz ki, öldükten sonra kadını kadın yıkar. erkek değil."(205) Burada müslümanların kadın doktorlarını yetiştirmelerinin gereğininde de işareti edilmektedir. Hem de taviz vermeden müslüman, bu hakkını mutlaka elde etmeli, kadın doktorlarını yetiştirmelidir.

Ancak yukarda geçtiği gibi kadının erkek doktora muayene olması için bir zaruret olması gerekir. Kadın doktorun olmaması ve ya olupta doktor kadar mütehassıs olmaması bir zarurettir.

Kaynak;
(200 el-Hidaye)
(201 Müşkat:270)
(202 Dureru'l Hukkam)
(203 el-Hidaye.4/84; Durerul-Hakkum:1/314)
(204 el-Hidaye :4/84)
(205 Durerul-Hakkum:1/314)


Cinsel İlişkide Eşlerin Başkalarını Hayal Etmesi



Eşler cinsel ilişkide buunurken erkek, Hanımını tanıdığı güzel bir kadın diye hayal etmesi, kadının da kocasını başka bir erkek olarak hayal ederek sevişmesi, cinsel lişkide bulunmasu Haramdır.

İbn-i Abidin bu suyu arap olarak düşünüp şarap niyettinde içmeye benzer. O,haram olduğu gibi bu şekilde ilişkide haramdır.(67) bu tür davranışlar ailelerin yıkılmasına sebep olacağı için iSLAM yasaklamıştır.

Kaynak (67 İbn-i Abidin:6/372)
BiSMiLLAHiRRAHMANiRRAHiM  
 


Google Arama
Sitemde Arama
SAAT VE TARIH

saat
Esma-ul Husna






"Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir. Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir. Değil mi ki göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünneti vardır!" ibn teymiyye r.a Facebook'tan bizi takip edin
 
 
 

İstatistikler

Bugün Ziyaretçi: 54
Tıklama: 64
Online: Kişi var
18.191.189.85
 
Bugün 54 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol